Ecz. Berat BERAN yazdı…
Bütün gün politikayla uğraştığımdan eczaneme yeterli vakit ayıramıyordum. Eczane işinin bana uygun bir meslek olmadığını çok kısa zamanda anlamıştım. Bu nedenle sonraları eczacılığı terk edip, ilaç imalatına geçtim. Ama o yıllarda eczanem benim ekmek kapımdı ve gerekli önemi vermem gerekiyordu. Politikadan zaman ayırmam gerekiyordu, öyle de yaptım. Eczanede ilaç satışı dışında yapılacak işlere girdim. Ortopedik malzeme ve korse bayiliği aldım. Basit bir ortopedik bot veya korse için hastalar Ankara’ya gidiyorlardı. Bu işi sevmiştim hem para kazanıyor hem de hastalara yardımcı oluyordum. Bir gün eczaneye gelen bir pazarlamacı, bana açlık kan şekerini bir dakikada ölçen bir alet sattı. Bugün çok yaygın olan bu alet o tarihlerde çok az kişi tarafından biliniyordu. Ayrıca eczanede çok kolay ve basit bir şekilde yapılan gebelik testleri satın almıştım. Hatta satıcı bana şöyle demişti;
– Eczacı Bey, Diyarbakır’da bir tek size satış yapabildim. Ne bir doktor, ne de bir eczacı ilgilendi.
İçimden, “En enayi benmişim.” diye düşünmekten kendimi alamadım. Fatura kesilmiş ve parası da ödenmişti. İade ihtimali de yoktu. Hemen ertesi gün Diyarbakır radyosunda “Beran Eczanesi’nde elektronik aletlerle kan şekeri ölçülür ve gebelik testi yapılır.” diye reklamlara başladım. Ayrıca el ilanları yaptırdım. Doktorlardan tavsiye ile hasta gelmeyince tatmin edici satış olmuyordu. Yakın dostluğum olan doktorlardan ricada bulundum. Ayrıca bir dakikada yapılan testler, kimi durumlarda gerçekten faydalı da oluyordu.
Şu anda Urfa Harran Üniversitesi’nde Genel Cerrahi Klinik Şefi Prof. Dr. Bahattin Canbeyli ve rahmetli eşi Zeynep Canbeyli, Diyarbakır’da doktor olarak çalışıyorlardı. Bahattin Bey’le görüşemesek de dostluğumuz devam etmektedir. Rahmetli eşi kadın doğum doktoruydu. Karı koca çok iyi insanlardı ve Allah rahmet eylesin, Zeynep Hanım çok genç yaşta vefat etti. Gebelik testi için Zeynep Hanım’dan ricada bulundum ve tereddütsüz yardımcı olacağını söyledi. İlk gebelik testi için gelen hastayı, Zeynep Hanım göndermişti. Eczaneden içeriye köylü bir kadın ile yanında şehirli olduğu belli iki kadın girdi. Kadının elindeki kâğıtta, “Gebelik testi rica olunur.” yazıyordu.
İki hanım arkadaki laboratuara geçtikten sonra test için idrar aldık. Dikkatimi çeken bir şey vardı ama anlam veremiyordum. Test yapılacak kadının karnı burnunda idi. Hamile olduğunu çocuklar bile anlar, acaba Zeynep Hanım bana niye yolladı diye düşündüm. Hani beni destekle dedikse bu kadarını kastetmemiştim. Ben testi yaptım ve test müspet çıktı. Kâğıda test müspettir diye yazdım ve kadınları yolladım. Aradan on beş dakika geçmeden Zeynep Hanım beni telefonla aradı:
- Berat Bey, bu test müspettir diye yazmışsınız ama testten emin misiniz?Tereddüt etmeden cevap verdim;
- Tabii Zeynep Hanım, hiç kuşkunuz olmasın, hatta testi daha atmadım.
- Lütfen testi hemen alın ve muayenehaneye kadar gelin.Ben hemen testi aldım ve aceleyle muayenehaneye vardım. Salonda test yapılan iki hanımla iki köylü delikanlı vardı. Fakat hanımların bana bakışları pek hoş değildi. Zeynep Hanım’ın odasına girdim ve testi masanın üstüne koydum. Zeynep Hanım korkuyor ve titriyordu, masanın üstündeki testi görünce;- Ne yaptın Berat Bey, bu test negatif?
- Olamaz Zeynep Hanım, gördüğünüz gibi pozitif.
- Berat Bey, kapıdaki iki delikanlı, kadının oğullandır. Ben kadına hamilesin dediğimde kadıncağız ağlayarak böyle bir şeyin olamayacağını ve duyulursa oğullarının burada kendisini öldüreceklerini söyledi. Oğullarının neden kendisini öldüreceklerini sorunca kadın bana “Ben dokuz yıldır dulum.” dedi. – Peki, neden kadının karnı hamile gibi büyümüş?- Berat Bey, kadının karnında büyük bir ihtimal bir ur kitlesi var.Zeynep Hanım, kadıncağızı içeri alıp durumu izah etti. Bu benim ilk ve son gebelik testi yapışım oldu. Şeker ölçme aletini bir doktora sattım ve böylece bu macera da bitmiş oldu. Dokuz yıllık dul kadını hamile çıkarmam bana birtakım gerçekleri öğretmişti.
Hoş geldin
Geç geldin gülüm,
Geç geldin…
Bende yaşanacak,
Üç beş yaz,
Üç beş kış kala geldin.
Ama gene de hoş geldin gülüm.
Hoş geldin,
Sefa geldin.
Başımın gözümün üstüne geldin.
Gülüm.