Volda Üniversitesi Deniz Ürünleri Biyoloğu Hogne Hallaraker, ringa balığı yumurtasından elde edilen Omega3 ile ilgili yaptığı bilimsel çalışma sonuçlarını Geleceğin E hali’nde açıkladı. Norveç’te 2003 yılında başlatılan beş bilimsel araştırma sonucuna göre Omega3’ün en saf, en doğal, en zengin kaynağı: Ringa Balığı yumurtası yani havyar. 2003 yılından bu yana ringa balığı yumurtasından elde edilen Omega3 ile ilgili bilimsel çalışmaları başlatan, yürüten ve sonuçları paylaşmak üzere ülkemize gelen Volda Üniversitesi Deniz Ürünleri Biyoloğu Hogne Hallaraker şunları söyledi: “Küçük balıklar üzerinde yaptığımız çalışmalar sonucunda en saf, en doğal, en zengin Omega3 kaynağı olarak ringa balığı havyarını keşfettik. Küçük balıkları ringa havyarı ile besledik, iç organlarında inanılmaz gelişmeler gözlemledik. Bu konuyla ilgili farklı üniversitelerde yaptığımız 5 bilimsel çalışma Amerika, Norveç, Kanada’daki üniversiteler tarafından da desteklendi. Ringa havyarından elde edilen Omega3 emülsifiyedir. Yani; su ve yağ ile karıştırabilirsiniz. Normal yağ suyun üzerine çıkar ama havyardan elde edilen Omega3 su ve yağ ile karışır. Bunun anlamı vücut tarafından daha kolay alınır.” Hogne Hallaraker’in bilimsel çalışma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Osman Müftüoğlu şunları söyledi: “Şu anda dünyada global Omega3 açlığı-eksikliği yaşanıyor. Gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler doğal gıdalara yeterli miktarda ulaşamıyor. Balık yağı ile omega3 ihtiyacını karşılamak mümkün değil. Bu gıda maddelerini eğer vücudumuza yeteri miktar ve yoğunlukta kazandıramazsak birçok sağlık problemleri ile karşı karşıya kalırız. Eksikliğinde kişinin depresyon, unutkanlık, demans, alzheimer, kalp-damar, şeker hastalığına yakalanma riski artar. Kilo kontrolü bozulur. Daha da önemlisi karaciğeri yağlanır. Eklemlerin eski fonksiyonu kalmaz. Hastalanmanın ötesinde odaklanma, konsantre olmak, problem çözme yeteneği azalır. Matematiksel zekayı geliştirmek, hafızayı megabayt olarak mevcut kapasitesi içinde tutabilmek için mutlaka Omega3 yağ asitlerine ihtiyaç vardır.” Prof. Dr. Müftüoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Önce doğal kaynaklardan Omega3’ü almak gerekir. Ceviz, fındık, fıstık ya da semizotu yemekle Omega3 meselesi çözülmez. Omega3’e yeteri kadar ulaşabilmenin yolu; hayvansal omega3’ü dışardan almaktır. Ama maalesef gerekli Omega3’ü hayvanlarda yani inek, keçi, koyun onların sütleri, tavukların eti, yumurtasında bulmak mümkün değil. Sonuçta; bir tek balıklar kalıyor. O da kendi şartlarıyla büyüyüp gelişen normal açık deniz balıkları. Bu balıkları alıp, yemek gerekir. Ama balığı her mevsim bulmak mümkün değil. Sonuç; elimizde şu anda 3 tane temel Omega3 kaynağı var. Bir tanesi balık, ikincisi krill diğeri de havyar omegası. Balığın yumurtasındaki Omega3 en değerli omegadır. Balığın en değerli gıdası havyarıdır. Havyardaki omegadır. Balığı her mevsim her gün yememiz mümkün değil. Süreklilik için gıda takviyesi olarak Omega3’ü almak gerekir. Bilim dünyası olarak havyar omegası için üçüncü jenerasyon Omega3 diyoruz. Balık omegasına göre krill ve havyarın omegasının çok büyük avantajları var. Özellikle biyofaydalanma açısından. Ama krille göre de havyarın çok ciddi avantajları var. O avantajların en başında da fosfolipit ve kolinden çok zengin yapısı geliyor. Özetle; Omega3 insan sağlığının sigortasıdır. Anne karnındaki bebek dahil her yaştaki insanın yaşamında; her dönem ihtiyacı olan gıda maddesidir. Vücudun üretemediği bu madde eksikliği A’dan Z’ye tüm hastalıkların oluşumu için zemin oluşturur. Ringa balığı havyarı da en iyi omega3 kaynağıdır.”