Geçen sayımızda sizlere İnsan Kaynakları konusunun ekip yönetimi kısmına giriş yapmıştık. Bu kısımda patron yönetici ya da lider olarak Vizyon sahibi olmanın ve büyük resmi kaçırmadan eczaneyi yönetmenin öneminden ve bir kurum kültürü oluşturmaktan bahsetmiştik ve hatırlarsanız şöyle bir ifade ile bitirmiştik “Çoçuğunuzu nasıl yetiştiriyorsanız, ekibe de aynı şekilde davranmanız, aynı özeni göstermeniz gerekir”.
Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz, ama iyice düşünür, çocuğunuzu yetiştirirken koyduğunuz prensipleri, davranış tarzlarını gözünüzün önüne getirirseniz aslında ne kadar çok ortak nokta olduğunu görebilirsiniz.
Öğretme ve öğrenme
Birkaç örnek verelim; Çocuğumuzun daha özgüvenli, sorumluluk sahibi olması için ona yapılacak işi ögretip, kendisinin yapmasına ve tabiki hata yapmasına izin vermemiz gerekir. Her yapamadığında azarlayarak, sürekli eleştirerek, çekil ben yapayım diyerek onun gelişimini sağlayabilir miyiz? Fikirlerini ifade etmesine izin vermeden, sürekli sen ne anlarsın doğrusunu biz biliriz diyerek, onu geliştirebilir miyiz?
Çocuğumuzu cesaretlendirmek ve onu motive etmek için yaptığı iyi işleri takdir etmek gerekir. Bunları görmezden gelmek onu ihmal etmek, ona değer vermemek anlamına gelmez mi? Öte yandan hatalarının görmezden gelmekten de kaçınmıyor muyuz, eğer bir hata var ise karşımıza alıp sebepleri ile birlikte anlatmıyor muyuz. Burası önemli zira “bir daha bunu yapma” diye azarlamanın bir öğretme ve ögrenme şekli olmadığı çok açık değil mi?
Fazla kural koyma
Çok fazla kural koymanın aslında bizim için en önemli prensiplerin değerini azalttığını defalarca tecrübe etmedik mi? Çok basit hatalara bile büyük tepkiler verdiğimizde gerçekten büyük hatalara nasıl bir tepki vermemiz gerekecek acaba? En sinirli anımızda bile, önce sakinleşip daha berrak bir zihinle sorunlara yaklaştığımızda, çözümler daha kolay olmuyor mu?
Çocuklarımızın arasındaki dengeyi nasıl koruyoruz? O çok önemli adalet terazisini nasıl işletiyoruz, birini diğerine göre kayırdığımızda neler olabileceğinizi düşünebiliyor musunuz? Kendi aralarında her küçük soruna müdahil oluyor muyuz? Yoksa bazı sorunlarını kendi aralarında çözmeleri için onlara yol mu gösteriyoruz?
Onlara eşit mesafede yaklaşmak ve onlara da adalet duygusunu aşılamak için ne kadar hassas olduğumuzun farkında mısınız.
Örnekleri çoğaltabiliriz.
Ekibin önemi
Ha çocuktan en önemli farkı; çocuk eskilerin tabiriyle “atsan atılmaz satsan satılmaz”J bir parçanızdır. Vazgeçemezsiniz, her daim onun iyiliği için bir çaba halinde olmak durumundayız. Ama onun dışında çok benzerlik göreceksiniz.
Burada vurgulamak istediğim; aslında ne yapılması gerektiği konusu çok da zor değil ve biz bunun için tecrübeliyiz… Ancak buna isteğimiz ve enerjimiz var mı yok mu? Ve ekibin ne kadar önemli olduğunun farkında mıyız, değil miyiz?
Bu sorunun cevabını kendimize sormalıyız.