Ecz. Metin UYAR yazdı…
Novartis’in Basel’deki kampüsünde, çağımızın hastalıklarına çözüm bulmak için çalışan bilim insanlarıyla tanıştım. En yenilikçi tedavilerin nasıl geliştirildiğini bizzat araştırmaların başındaki kişilerden dinlemek, milyonların hayatını değiştiren tedavilerin geliştirildiği laboratuvarları bir eczacı olarak gezmek şahane bir deneyim oldu.
Kampüs gezimize yeni ilaçların geliştirildiği laboratuvarları gezerek başladık. Fakültede öğrendiğimiz ilaç keşif sürecinin, teknolojik gelişmeler sayesinde kısalmaya başladığını gördük. Artık yüzlerce deneyi aynı anda yapmaya olanak sağlayan robotlar var. Novartis’in farklı ülkelerden gelen basın mensuplarına yönelik düzenlediği basın toplantısında görevi teslim alan yeni CEO Vas Narasimhan da şirket olarak teknolojiye yatırımı çok önemsediklerini anlattı. AR-GE sürelerini kısaltmak ve gelişmiş ürünleri hastaların hizmetine daha hızlı sunmak için teknolojik gelişimi yakalamanın çok önemli olduğunun altını çizdi. Sağlık sektöründe çeşitli dijital alanların ön plana çıktığına özellikle değindi. İlaç alanında ellerinde klinik çalışma verileri, gerçek yaşam verileri gibi birçok veri bulunduğunu ancak bunların ayrı ayrı yerlerde durduğunu söyledi. Dağınık halde duran bu verileri, teknolojinin sağladığı imkânlar ile bir araya getirerek sağlık alanında etki yaratmayı hedeflediklerini anlattı. Yine teknoloji sayesinde hastaların bir merkeze gelmeden de klinik çalışmalara katılmalarının mümkün hale gelebileceğini vurguladı. Bu durum daha fazla örneklemle çalışmaya olanak sağlayacağı gibi çeşitli nedenlerle çalışmalara katılamayan grupların da çalışmada temsil edilmesine olanak sağlayacak bir gelişme olacak. Yani Apple watch nabız ölçer veya uyku kalitesini ölçen giyilebilir teknolojiler ile sağlık parametrelerimiz artık çok daha kolay takip ediliyor ya… Yapay zeka sağlık alanında teşhis ve tedavi süreçlerini ciddi şekilde etkilemeye başladı ya… Gelişmiş bilgisayar programları, analiz yapabilen ve algoritmaları hesaplayan programlar hızla gelişiyor ve yakında kuantum bilgisayarlar ortaya çıkacak ya… Artık diyebiliriz ki tüm bu teknolojik gelişmeler ilaç firmalarını, ilaç geliştirme süreçlerinde de teknolojiden yararlanmaya hızla itiyor. İlaç sektörünün sadece teknolojiye değil değer odaklı strateji geliştirmeye yöneldiğini de öğreniyoruz. Novartis Global Strateji Başkanı Stephen Moran değer odaklı stratejiler geliştirmek ciddi şekilde çalıştıklarını örnekleriyle anlattı.
Migrene özel yeni bir ilaç
Kampüs ziyaretinde çeşitli hastalıklar için umut olacak yepyeni gelişmelerden de haberdar olduk. Örneğin bir araya geldiğimiz Novartis’in Nörobilim AR-GE Başkanı Danny Bar Zohar migren hastalarına özel geliştirdikleri bir tedavinin başarılı sonuçlarını paylaştı. Zohar 25-55 yaş arasındaki kadınların yüzde 20’sini, erkeklerinse yüzde 10’unu etkileyen en yaygın nörolojik bozukluklardan olsa da günümüzde migrene özel geliştirilmiş hiçbir tedavinin bulunmadığını anlattı. Zohar “Hastalar sorunlarını gidermek için reçetesiz ağrı kesicileri yüksek oranda kullanıyor veya önleyici olarak başka hastalıklara özel geliştirilmiş ilaçlara yöneliyor. Kronik migren hastalarının yaklaşık yüzde 80’i ise bir yıl içinde beklediği etkiyi elde edemediği ya da yan etkilerini tolere edemediği için önleyici ilaçları bırakıyor.” dedi. Zohar bu bilgileri aktardıktan sonra üç binden fazla kişinin dahil olduğu bir klinik çalışmanın sonuçlarına göre geliştirdikleri ilacın plaseboya kıyasla migren günlerinde yüzde 50 azalma sağladığını ve plaseboya benzer güvenlik profilinde olduğunu tespit ettiklerini anlattı. Migren atakları sırasında belirgin olarak yükselen plazma CGRP (Kalsitonin gen ilişkili peptit) reseptörünü bloke ederek etki gösteren ve ayda bir kere deri altına uygulanan ilaç özellikle mevcut tedavilere cevap vermeyen migren hastaları için umut olacak gibi duruyor.
Kanser tedavisinde yepyeni bir yaklaşım
Novartis Araştırma Enstitüsü Onkoloji Başkanı Jeff Engelman’dan da kanser tedavisinde yepyeni bir yaklaşım üzerinde çalıştıklarını öğrendik. Engelman, kanser hastasının kendi hücrelerinin genetik olarak yeniden programlanmasıyla belirli kanser türlerinde olumlu sonuçlar aldıklarını anlattı. Kanserde kişiye özel tedavi grubuna giren bu yöntemde; belirli kanser türleriyle savaşmak için hastanın kendi bağışıklık sistemi kullanılıyor. Hastadan bağışıklık sistemindeki T hücreleri alınarak laboratuvar ortamında, kanserli hücreleri tanımak ve saldırmak üzere yeniden programlanıyor. Ardından kendi hücreleri hastaya geri veriliyor. Yani hastanın bağışıklık sistemi hücreleri kanser hücrelerini tanıması ve yok etmesi üzerine eğitiliyor. Eğitim tamamlandıktan sonra kanserli hücreleri tanıyan ve onları alt edecek güce sahip “güçlü savaşçılar” olarak tekrar hastanın vücuduna aktarılıyor. Bu tedavi geçtiğimiz ağustos ayında, refrakter ve en az iki tarafı tekrarlamış B hücreli Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) için Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi’nden (FDA) onay almış. Tek seferlik uygulanan ve “canlı ilaç” olarak geçen bu yeni tedavi seçeneğinin etkinliği solid tümörler gibi farklı kanser türlerinin tedavisi için de araştırılıyormuş. Engelman kanseri yenebilmek için tek bir yöntemden ziyade, birçok yöntemin bir arada kullanılacağı bir geleceğin bizi beklediğini de vurguladı. Bu noktada gen terapileri büyük önem taşıyormuş. Gen terapilerinin; kusurlu genin sağlıklı olanıyla değiştirilmesi, hastalıkla mücadele de yararlı özellikler sağlayan bir genin eklenmesi ve işlevini düzeltmek için bir genin üzerinde değişiklik yapılmasına olanak sağladığından, kanser dahil pek çok farklı hastalıkta ciddi bir potansiyel taşıdığını Engelman’dan öğrendik.
Kalp yetersizliğinde son 20 yılın yeniliği
Novartis’in Basel’deki merkezinde başarılı bir Türk’le de tanıştık. Bahadır Pakiş, Novartis Kardiyometabolizma İş Birimi’nde Global Marka Direktörü olarak çalışıyor. Pakiş ile dünya çapında 26 milyon kişiyi, Türkiye’de ise 35 yaş üzeri yaklaşık olarak her 100 kişiden 3’ünü etkileyen ve teşhis aldıktan sonra 5 yıl içinde hastaların hayatlarını kaybetmesine yol açan kalp yetersizliğiyle alakalı önemli bir gelişmeyi konuştuk. Pakiş kalp yetersizliği tedavisinde son 20 yılın en büyük yeniliğini ortaya koyduklarını anlattı. 8442 kişi üzerinde yaptıkları araştırmada, geliştirdikleri ilacı kullanan hastalarda kardiyovasküler nedenli ölümlerde, kalp yetersizliğine bağlı hastane yatış ihtiyacında ve ani ölüm riskinde yüzde 20 azalma gördüklerini, ayrıca acil servise başvurma ihtiyacında yüzde 30 azalma tespit ettiklerini Pakiş’ten öğrendik. Sağlanan yarar, çalışma öncesi öngörülenden daha erken ortaya çıktığından, çalışma planlanandan daha erken sonlandırılarak, ilaç ABD ve Avrupa Birliği sağlık otoritelerinden öncelikli ruhsat onayı almış. 2.5 yıllık sürede 100’ü aşkın ülkede kullanılmaya başlanan bu tedavi şu anda ülkemizde de geri ödeme sürecindeymiş. Pakiş kalp yetersizliği konusunda farkındalık yaratmanın da büyük önem taşıdığını “Ne yazık ki kalp yetersizliği semptomları, yaşlılığa bağlı değişimlerle karıştırılıyor” diyerek vurguladı. Pakiş “Zor yürümek, nefes almakta güçlük çekmek, çabuk yorulmak, çarpıntı ve ödem gibi sorunlar genellikle yaşlılıkla ilişkilendiriliyor. Oysa bunlar, kalbin dokulara ihtiyaç duydukları oranda oksijeni iletememesi olan kalp yetersizliğinin ciddi bulgularıdır” dedi. Eczanelerinde milyonlarca insana ulaşan meslektaşlarımın bu farkındalığı yaratmada ne kadar etkin bir konumda olduklarını hatırlatarak bu sayıdaki yazımı sonlandırıyorum.