Sağlık sektörünün liderleri, TÜSAP Vizyon Toplantıları ile üçüncü kez Feriye’de, başta Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı (TİTCK) Dr. Hakkı Gürsöz olmak üzere kamu ve özel sektörün ileri gelenlerinin katılımı ile biraya geldi. AİFD ile birlikte AbbVie, Abdi İbrahim, Eczacıbaşı, İbrahim Etem Menarini, İlko İlaç, Pfizer ve GE Sağlık firmalarının katkıları ile gerçekleşen Vizyon Toplantısında ilaç ve eczacılık sektöründe gelecek hedefleri ve vizyonu konuşuldu. Sağlıkta Dönüşüm Programının ikinci fazına geçmek üzere çalışmalarını sürdürdüklerini ve programda TİTCK’e dair konular ve hükümlerin olduğunu ifade eden Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz, “Sektöre nasıl bir kurum istediklerini sorduk. Herhalde bu, sektör için en hayati konulardan biridir, diye düşünüyorum. Süreçlerinin şeffaf olduğu, kişilere endeksli değil sistem odaklı çalışan, istikrarlı, tutarlı, hakkaniyetli, adaletli, kararlarında kendi içinde tutarlı, yaptıkları işlerle icraatlarda öngörülebilir bir yapı istedikleri yanıtını aldık. Burada üreticilerimiz de var, sanayicilerimiz de var. Biz de sektörümüzden Good Manufacturing Practise (GMP) kavramını istiyoruz. GMP’ye uygun olmazsa sonuçlarına katlanırsınız. Bunun karşısına kurum için Good Regulator Practice (GRP) kavramını konuşuyoruz. Yani iyi düzenleyici uygulamaları… Sizden ne istiyorsak biz de kendimize aslında bunu uyarlıyoruz” dedi. Beşeri Tıbbi Ürünlere Yönelik İmalathane Yönetmeliği ve Fiyat Tebliğine ilişkin değişiklikler olduğuna değinen ve TİTCK kurumunda dönüşümün cereyan ettiği 4 alanı fiyatlandırma, ruhsatlandırma, denetim ve bilgi işlem olarak vurgulayan Dr. Hakkı Gürsöz, 2017 yılını bu anlamda bir geçiş yılı olarak addettiğini ifade etti.
Renkli reçeteler elektronik ortama alınıyor
Kırmızı ve yeşil reçetelerin elektronik ortama alındığını ifade eden Dr. Hakkı Gürsöz, konuya şu sözlerle değindi: “Kağıt reçete ile yazılan kırmızı ve yeşil reçeteler yılbaşından bu yana elektronik ortamda yazılmaya başladı. En son 600 bin reçete rakamını aldım. Yani bu reçete sayısında 1 milyona yaklaşıyoruz. Elektronik ortamda yazılan ve eczanelerimizde karşılanan reçete sayısı hızla artıyor. Bu yılki hedeflerimizden biri de renkli reçetelerin kalan kısmını, kan reçetelerini de, mor ve turuncu reçeteleri de kapsama almak. Aslında bir bakıma yakın zamanda SGK’nın elektronik reçete sistemine dahi ihtiyacımız kalmayacak. Yani istenirse biz bütün elektronik reçeteleri kendi uhdemize alıp devam edebiliriz. Türkiye’de neredeyse günlük 1 milyon reçeteye yazılıyor ve yazılan 1 milyon reçeteyi dahi bu sistemi aktarabilecek bir altyapı ile başladık. Tabii bunun kapsamını biraz daha geliştirmemiz gerekiyor ama istenirse yapabiliriz. Sistem buna göre kurgulandı. Elektronik reçete uygulaması da, renkli reçete uygulaması da iyi gidiyor.”
Reçete bilgi sistemi ve veri madenciliği
Yeni server odaları açmayı gerektirecek kadar veri olduğunu ve veri ambarlarının dolduğunu söyleyen Dr. Hakkı Gürsöz, “İşte bunu işlemek gerekiyor. Veri madenciliği… O anlamda bu elektronik reçete verilerinde bu verinin, datanın bilgiye, information’a, onun da knowlage’a, kullanacağımız veriye, karar destek sistemlerinin, yöneticilerin, karar vericilerin raporlayacağı hale getirebilecek bir alt yapıyı da kurguladık. Reçete Bilgi Sistemi adı verilen bir sistemle şu anda analizleri yapılabiliyor. Eskiden bu verilerin çıktılarını sadece aile hekimleri ile paylaşıyorduk, geri bildirimler veriyorduk, yeni dönem hedeflerimizden biri bu ülkede reçete yazan hekimlerimizin hepsine geri bildirimleri verecek formatta bunu dizaynı ettik. Hekimlerimizin sayıları 120 bini aştı, 130-140 binlere yaklaştı. Yani aylık bazda, tüm hekimlerimize yönelik hekimin, bir önceki aya gidip Mayıs 2017’den yazdığı reçetelerin dağılımını ve tanıya uygunluklarını, maliyet analizlerini, her türlü datasını, bilgisini görebileceğim bir format” diye konuştu.
Ruhsat başvurularında yüksek önceliklendirme cansuyu gibi oldu
Ruhsat başvurusunda önceliklendirme konusuna da değinen Dr. Hakkı Gürsöz, “Farklı gruplara göre başvuruları değerlendiriyoruz. Uygulamanın başında hatırlarsanız sektör temsilcilerimizin acaba doğru işleyecek mi, çalışacak mı diye endişeleri vardı. Öncelik ve yüksek öncelik kararı verdiğimizde, havada kalan bir önceliklendirme değil, şu anda hakkaniyet noktasında sistem çalışıyor. Çünkü kişi reddedildiyse, alamadıysa neden öncelik alınmadığını biliyor, aldıysa neden aldığını biliyor. Bu anlamda şeffaf, hakkaniyetli ve adil bir süreç yürütüyoruz. Kriterler belli, onu masaya yatırıyoruz. Kriterlere uyarıyorsa alıyor ya da uymuyorsa alamıyor. Alanlar ne oluyor peki? Alanlar da iyi gidiyor. Şu anda öncelik ve yüksek öncelik kararı alınmış, yüksek öncelik verdiklerimizi süresi içinde sonuca ulaştırma konusunda yüzde 80 gibi bir başarı yakaladık. Yüksek öncelikli hedefimiz 150 gündür. Yıllar süren ruhsat süreçlerinden sonra 5 ayda ruhsat vereceğiz demek herhalde çok hoş bir his. Bunun anlamlı olduğunu, sektörümüzde karşılık bulduğunu ifade etmek gerekiyor. Önceliklerde 180 gün, yüksek öncelik 150… İnşallah hedef de 2018 ile birlikte diğer başvuruların da bizim taahhütlerimizde, yönetmeliklerimizde geçen sürelere yaklaşması, hatta onları yakalaması inşallah” şeklinde konuştu.
Bioteknoloji konusu sektörün önünü açmak anlamında en üst sırada
Bioteknoloji konusunu sektörü desteklemek, sektörün önünü açmak ve ekibin süreçlere hakimiyetini, gelişmelerin önünü açmak anlamında gündemin en üst sırasına oturttuklarını söyleyen Dr. Hakkı Gürsöz, şöyle devam etti. “Bizden kimi çevirip gündemde ne var diye sorsanız ‘bioteknoloji’ diyecektir. Bu trendi yakalamamız gerekiyor, geri kalmamanız gerekiyor. 19 şirketimizin üye olduğu bir bioteknoloji platformumuz var. Bu platformda düzenli toplantılarla yol haritamızı ve yönümüzü belirleme konusunda müşterek hareket etme kararı aldık. Bir takım planlarımız, yol haritamız var. Bu eylem planları çıraklık dönemimize denk gelmiş olabilir. Süreçleri hem sektör hem kendi tarafımızdan daha iyi öğrendik, farkındalığımız arttı. Bu eylem planlarını da ihtiyaçlarımıza göre yeniden revize ederek önümüze koymamız gerekir. Bioteknoloji Stratejisi… 10. Plan neredeyse sona eriyor, 11. Plana başlayacağız. Orada bu konuyu öne çıkarmamız gerekiyor. Sektörümüzle birlikte ve sektörün ihtiyacını ortaya koyup kamu olarak oraya odaklanmalıyız. Artık genel destekler devrini kapatıp daha özel, kişiye özel, firmaya özel, projeye özel destekleri açmak gerekiyor. Herkese 100’er bin lira destek vermek yerine, bir tane gerçekten güçlü iş yapacak bir projeye 10 milyon destek vermek gibi, genel mantık olarak söylüyorum. Bu tür odak çalışmalarını da yeni dönemde yapmamız gerekiyor. Genelden özele doğru inmemiz gerekiyor.”
Fitoterapi alanında ürün sayısını artırma hedefleniyor
Tıbbi bitkilerden elde edilen bitkisel ürün sayısını arttırmak konusuna da değinen Dr. Hakkı Gürsöz, “Dün iki tane geleneksel bölgesel bir ürün ruhsatı imzaladım, çok mutlu oldum. Hedefimiz bu sayıyı orta vadede 100’e taşıma… 100 tane ürün eczane raflarında yerini bulsun. Hekimlerimiz fitoterapi sertifikası alıyorlar, gerçekten ilgi çekici bir konu… Şu anda fitoterapi alanında İstanbul’da Bezmialem, Ankara’da Yıldırım Beyazıt mezunlar veriyor. Kişiler Fitoterapi eğitimi alıyorlar ve bize reçeteye ne yazacağız diye soruyorlar. Ürün yok, işte ürünü oraya koymamız gerekiyor. Güvenli ürünü tabii… Ekibi bu alanda motive ediyoruz” dedi.
Akılcı ilaç eylem planında antidepresan ve antipsikotikler gündemde
Akılcı İlaç Eylem Planında antibiyotiklerin ardından psikiyatri ilaçlarına başladıklarını ve antidepresanlar ile antipsikotiklerin gündeme girdiğini söyleyen Dr. Hakkı Gürsöz, hemen arkasından solunum grubu ilaçların geleceğini belirtti ve ekledi: “Akılcı ilaç kullanımında antibiyotiklerde önemli bir başarı elde ettik. Antibiyotik kullanımı hem kutu ve reçete sayısı itibariyle yani antibiyotik içeren reçete sayısı itibariyle hem de nüfusa oranlar itibariyle düşüyor. 2013 yılından bu yana, son 4 yıldır bir düşüş trendinde… Bu da bizi mutlu ediyor. Demek ki yaptığımız çalışmalar meyvesini vermiş. Yine antidepresan ve antipsikotik alanlarında aynı çalışmayı, aynı yakın markaj, adam adama saha çalışmasını başlatıyoruz.”
İlacın hasta ile buluşma noktasında son aşama eczacılar
Eczacılık konusu ve eczacılar ile ilgili de konuşan ve 14 Mayıs Eczacılık Bayramı öncesi Karadeniz’den Akdeniz’e yoğun bir mesai yaptıklarını kaydeden Dr. Hakkı Gürsöz, “Eczacılarımızı hiçbir zaman bu yoğun çalışmalar içinde ihmal etmiyoruz. Onlar bizim için önemli… Çünkü ilacın hasta ile buluşma noktasında son aşama… İlaç danışmanlığı ruhunu güçlendirmek istiyoruz. Hedeflerimizden birisi bu… Burayı en başta zikretmek isterim. Eczacılarımız da bundan büyük keyif alıyorlar. Çünkü bir nevi iade-i itibar gibi görüyorlar. Esnaflara indirgenmiş bir mesleği tekrar kaldırıp ‘siz sağlık meslek mensubusunuz, burası bir sağlık kuruluşu’ demek gerekiyor. Böyle olunca tabi çok mutlu oluyorlar. Eczacı dostlarımızı tekrar bu konseptte uçurtmamız, bu havaya sormamız gerekiyor. Onlara unuttukları bir şeyi hatırlatmamız gerekiyor” dedi.
Reçetesiz ilaç satışı ve ilaç takip sistemine okutmaksızın ilaçların satılması
Reçetesiz ilaç satışı ve mevzuatta tanımlı kural, kaidelere aykırı fiiller konusu ile ilaç takip sistemine okutmaksızın ilaçların satılması konusuna değinen Dr. Hakkı Gürsöz şunları söyledi: “Reçetesiz ilaç satışı yaygın bir alışkanlık, yapmayan neredeyse yok gibi… Mutlak suretle yüzde 100 reçete ile satıyorum diyen eczanemiz ya nadirdir ya da hiç çıkmayacaktır. Onun için bu reçetesiz ilaç konusuna girelim, bu kanayan yaraya neşter vuralım, dedik. Farklı tepkiler olduğu ama genel olarak iyi… Mutlak surette reçeteli satılması gereken ilaçlar var ama reçetesiz satılıyor. Bu nasıl oluyor anlamak zor. İkinci konu ilaç takip sistemine okutmaksızın ilaçların satılması… Bu sistemi felç ediyor. Çok güzel çalışan bir yönetim sistemimiz var, takip sistemimiz var ama son aşamada, eczacı sisteme girmediği zaman paralize oluyor. Yakın zamandaki bir örneği paylaşmak istiyorum: Tamoksifen etken maddeli kanser ilacı… Meme kanserinin temel tedavi protokolüne dahil olan önemli bir ilacımız. Bir dönemdir sıkıntı yaşıyoruz. Yok’a giriyor. İki firmamızı epey bir zorladık, sıkıştırdık. Amerika’daki ürüne el koyduk, isimleri ile getirdik, piyasaya verilmesini sağladık. Mayıs ayının son haftası 8000 bir üründen, 7000 bir üründen 15000 ürün charge’ı oldu piyasaya… Mayıs sonunda depolarımız kanalından eczanelere 15000 ürün girişi oldu. Bakanlık makamından bana bir ilaç sorgusu geldi bir hastamız için… Arkadaşlara hemen İTS’den hangi eczanelere dağılmış, diye arattım. Çünkü 15000 ilaç piyasaya girdiği için hepsi almamış olabilir. Bazen de bu ilaçlar sipariş usulü alındığı için stokta bulundurmuyorsunuz, talep olursa alıp getiriyorsunuz eczanenize… Bir bakın dedim Ankara’da kaç eczanede var? İTS’den yaklaşık 10 dakika içinde sonuçlar geldi. 2500 eczanede, toplam şu kadar kutu ilaç var. Ankara’da da şu kadar 150 eczanede… İyi, dedim. Harika, rahatladım. 150 eczanede bayağı da var. Hemen orada birinden alabiliriz, ortada yazılmış bir reçete var. Arkadaşlar eczaneleri arayın, dedim. Aramaya başladılar, stoku en fazla olandan en aza doğru gidiyoruz; yok, yok, yok. 15 eczaneye kadar gittik. Böyle bir sıkıntımız da var. Bu sistemin doğru çalışması için mutlaka son ayağının da işlemesi gerekiyor. Yoksa kalıyoruz. Ondan sonra Bakan Bey, ‘ya işte sisteminiz böyle kardeşim, çalışmıyor’ diyor. Çalışıyor, aslında sistem mükemmel. Bir de ‘ilacım nerede?’ diye portal yaptık. Bugün istesek hemen açarız. Her türlü ilacı, eczane bilgisini sorgulayabilirsiniz. Sistem hazır, mobil uygulamasını bile yaptık. 10 saniyede sorgulayabilirsiniz ancak çalışmıyor, burada bir sıkıntımız var. Onu gidermemiz gerekiyor. Eczacılarımızla bu dönemde bunu çalışacağız. Bir de toptan ilaç satışı mevzu var. Yine sektörümüzü yakından ilgilendiriyor. Eczanelerde bir faturada 14 bir kutu ilaç satışı olduğunu tespit ettik. Böyle satış yapan bir depomuz var mıdır, bilmiyorum. Deponun en büyüğü, en hallicesi bir kalemde bu kadar satamaz herhalde… Böyle eczanelerimiz var. Maşallah diyesi geliyor insanın… İlacı sen kime satıyorsun, nereye satıyorsunuz? Depoya satıyor, sonra da yurt dışına gidiyor. Paralel ticaret oluyor. Sektörümüzün muzdarip olduğu bu konunun etkin, caydırıcı tedbirlerle üzerine gideceğiz. Bu mesajları da eczacılarımızın veriyoruz, TEB’e veriyoruz.”
İlaçta 3 milyar 900 milyon TL’lik yerelleşme
Gürsöz sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada 1’den 5’e doğru, kolaydan zora doğru yerelleşme süreçleri var. İlk iki aşama tamamlandı. Birinci aşama ‘üç ve daha fazla imal eşdeğeri’ olan ve yüzde 50 pazarın imal hâkimiyetinde olduğu alanın yerelleşmesi idi. Buradaki ithal ilaçların ya Türkiye’de üretilmesi için bir zemin hazırlanması ya da bu mümkün olmuyorsa onların yerine imal ürünlerle, bir nevi onların imal ikamesi olarak temini… Birinci aşamayı tamamladık. Birinci aşamada 220 ilaç toplamda 700 milyon TL’lik bir pazarı olan ilaç için yerelleşme süreci başladı. Tabii önemli bir gelişme şu; çok uluslu şirketler de bu çağrılara kulak vererek, karşılık vererek Türkiye’de bir takım ortaklıklarla fason üretim anlaşmaları ile sürece dahil oldu. Yerelleşme sürecinde olamayanlar için de artık bir diğer mekanizma işleyecek. Takvim çalışmaya başladı. Yazışmalarımızı yaptığımız tarih; 8 Şubat 2017. Önümüzdeki yılın Şubat ayı içinde bu yerelleşmenin birinci aşamasını tamamlanması planlanıyor. 700 Milyon TL’lik bir yerelleşme… İkinci aşamayı de hemen akabinde, eşzamanlı yürüttük. Orada kriteri biraz daha kolaydan zora geçirerek kapsamını daralttık, ‘iki ve daha fazla eşdeğer’ dedik. Üçü ilk aşamada ikiye düşürdük. Pazar payını da yüzde 10’a çektik. İmallerin pazar payı yüzde 10’un altındaydı burada… Ağırlıklı olarak ithal ürünlerin pazara hakimi olduğu bir alanda yerelleşme yaptık. Biraz daha zor bir alanda… Onun da takvimi 10 Mayıs 2017’de başladı. Onu da önümüzdeki yılın Mayıs’ında tamamlayacağız. Bunun da yaklaşık olarak piyasa karşılığı 1 Milyar 700 Milyon TL. İki aşamayı topladığımız zaman 2 Milyar 400 Milyon TL. Sayın Bakanımızın basına yansıyan bazı açıklamaları var; ‘belli bir süre zarfında 3 Milyar 900 Milyon TL’lik ilaçta yerelleşme yapacağız’ öngörüsünün nereden geldiğini de size bu vesile ile aktarmış olayım. Şu anda üçüncü aşama üzerinde çalışıyoruz, üçüncü aşama daha zor. Burada sadece bir ithal ürünümüz var, ithal orijinal ürün… Bir de imal eşdeğer var, o grupta sadece bir tane imal eşdeğer var. Bizim burada kriterimiz ürün güvenliği, tedarik güvenliği, arz güvenliği… Bu nedenle burayı riske edemeyiz, burada biraz daha temkinli hareket ediyoruz. Burada da yaklaşık 1 Milyar 500 milyon TL’lik bir ürün grubu var. Tüm bu rakamları toplayınca 3 Milyar 900 milyon TL yapıyor. İnşallah sonuçlandırmayı ümit ediyoruz. Burada firmalarımızla da, sektörümüzle de birebir görüşüyoruz. Liste çalışması yapıyoruz. Listeler üzerinden üretilen ve üretilemeyenleri üretme imkânlarını sorguluyoruz. Bir tane eş değer varsa ikinci eş değeri buraya kazandırabilir miyiz, diye bakıyoruz. Burada da iyi gidiyoruz. Şu anda üçüncü aşama için toplamda 120 civarında sektör kuruluşu firmalarımızla yüz yüze görüşmeler yaptık. Ciddi bir efor sarf edildiğinin herhalde sizler de farkına varmışsınızdır. Bunu çok önemsiyoruz. Öncelikli işlerimizden bir tanesi… İlaç yerelleşme bahsini aşmış olduk, burada da işler iyi gidiyor.”
NE DEDİLER?
TİTCK Denetim Hizmetleri Başkan Yardımcısı Fatih Tan
“Belki 30 yıllık bir hayal, fiili olarak PIC/S’e 2013 yılında resen tam üyelik başvurusunda bulunduk. O günden beri yaklaşık 76 parametre de onlarca yazışma onlarca toplantı onlarca güncelleme ve benzeri şeylerden sonra geçtiğimiz Şubat ayında, İrlanda raportörlüğünde, İsviçre corapotörlüğünde, Yeni Zelanda Arjantin Malezya’dan gelen 5 ülkeden denetleyici ekibi 10 günlük denetimine tabi tutulduk. Denetim sonucu beklediğimiz gibi geçti olumsuz bir durumla karşılaşmadık. Eylül ayında inşallah 2018’de hedefimizi tutturacak şekilde Tayvan’da gerçekleştirilecek komite toplantısında üyeliği bekliyoruz. Hep birlikte yüzümüzün akı ile bu işi nihayetlendirmek istiyoruz. PIC/S’e üyelik gecikmiş bir üyelik… Sadece üye olmak istemiyoruz, hedefimiz PIC/S ile ülke olarak dünyadaki ilaç kalitesi standardına belirleyen üyelerden biri olmak. İnşallah bu yönde de insan kaynağımızı, projelerimizi, çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.”
Eczacıbaşı Sağlık Grubu Başkanı Elif Neşe Çelik
“Bence 2009 ile 2016 arasında Türkiye’nin demografik profiline de bakmak lazım, OECD ülkelerinin de nüfusunun yaş ortalamasına bakmak lazım ve onunla paralel ilerde, 5 sene içinde, hatta daha ilerde Türkiye’nin yaş ortalamasının nereye gideceğine bakmak lazım. 2050 yılında Türkiye’de nüfusun yarısından çoğu 50 yaşın üzerinde olacak. Şunun önüne geçmek mümkün değil, kronik hastalıklar kronik ilaç kullanımı demek, bununla birlikte birim fiyatı yüksek ilaç kullanımı demek, daha çok inovasyon, daha çok bioteknoloji demek. Dolayısıyla nüfusun değişiminin yarattığı ciddi bir maliyet tarafı var. O yüzden de oranın ciddi ele alınması gerekir, geriye gitmemesi gerekir.”
Abdi İbrahim İlaç CEO’su Dr. Süha Taşpolatoğlu
“Yatırım yapmam, bioteknolojik ilaç üretmem bekleniyor. Çünkü devletin bu yönde bir politikası var. Peki, ben bioteknolojik ürün üretiminde hangi fiyattan satacağım, bugünkü fiyatlarla bile bu ürünleri açık söyleyeyim, bu yatırımlara girmiş bir firmanın yöneticisi olarak hâlâ aynı iddiadayız bu ilaçları Türkiye’ye getirme konusunda ama şu anda bile maliyetlerin yüksek olduğunu biliyoruz. Peki daha da düşerse nasıl getireceğim? Onun için bence soru ilaç bütçesi yeterli mi, bugünkü ilaç fiyatları doğru mu ve bu bizi 3 yıl, 5 yıl sonra ilaç sektöründe nereye getirecek?”
AİFD Yönetim Kurulu Başkanı, AbbVie Türkiye Genel Müdürü Dr. Mete Hüsemoğlu
“Türkiye ekonomisi yüzde 5 büyürken, kamu ilaç harcamalarının yüzde 4 büyüyor olması, ilaç harcamalarının bu denli daha düşük artıyor olması sektörü güçsüzleştiriyor. Bu ne demek otomotiv, tekstil, inşaat sektörü büyürken, eğer reel anlamda GSMH’ya göre ekonomik bütünlük içinde daha fazla pay alıyorlar demektir. İlaç sektörü küçülüyor demektir. Bu sektör Türkiye’nin sanayi dönüşümüne hizmet etmesi gereken sektörlerden biri… Biz Ar-Ge yapacaksak, ileri teknoloji üreteceksek burası yapacak… Dolayısı ile sermaye birikimi çok önemli… Ar-Ge yapacaksa, ileri teknoloji yapacaksa hep şunla karşılaşıyoruz; sermayedarın sermayesine eklenmesi biraz tabu şeklinde oluyor. Hele hele sağlık üzerinden kazanılan bir sermaye… Dolayısıyla bunu biraz daha irdelemek gerekiyor.”
TİTCK İlaç ve Eczacılık Başkan Yardımcısı Dr. Ali Alkan
“Sağlık Bakanlığı olarak Maliye Bakanlığı nezdinde de dile getirdiğimiz sorunlardan bir tanesi aslında; sektör büyüyecek mi, büyüyecek mi? Tabi ama hangi sektör büyüyecek, kısmına iyi bakmak gerekir. Burada büyüyecek olan bence yeni ilaçlar, bioteknolojik ilaçlar… Yine yeni giren ilaçlar nedeni ile, bizim bildiğimiz sizin de yakında göreceğiniz ilaçlar var, onlar nedeni ile de toplam bütçede birtakım büyümeler olacak. Ama derseniz ki 3 liralık, 5 liralık, 10 liralık ilaçlar ne kadar büyüyecek? İşte onlar sadece kurdaki büyüme kadar büyüyecekler…”