Tarihi beş bin yıl öncesine dayanan Tuzla İçmeleri’ndeki termal kaynaklar, işadamı Köksal Köse’nin çabalarıyla hakettiği değere yeniden kavuşuyor. Tuzla İçmeleri A.Ş.’nin işletme hakkını 1990’da satın alan Köksal Köse, 60 milyon liralık yatırımla Türk turizmi ve sağlık sektörüne önemli bir değer kazandırdı. Hizmete giren İstanbul’un ilk ve tek medikal termal tesisi İstanbul Medikal Termal Kaplıca Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi, iç ve dış turizm için de ciddi bir potansiyel taşıyor. Tuzla İçmeleri A.Ş. çatısı altında kurulan İstanbul Medikal Termal, uzman doktorları ve sağlık personeliyle şifalı suların tedavi gücünü bilimsel yöntemlerle bir arada sunuyor. 80 odalı merkezde, teşhisten tedavi ve hasta takibine kadar geniş yelpazede hizmet veriliyor. Merkezde 52 standart odanın yanı sıra 16 termal oda, 8 connected oda ve iki engelli odası ile iki de suit oda yer alıyor. İstanbul Medikal Termal Kaplıca Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde beşi tedavi amaçlı olmak üzere 9 havuz bulunuyor. Boyun ve bel fıtığından şeker hastalığının meydana getirdiği sorunlara, cilt problemlerine kadar birçok hastalığın tedavi edilebildiği merkezde ihtiyaç duyan hastalara özel şifalı su ve beslenme kürleri uygulanarak vücudun tam anlamıyla toksinlerden arınması sağlanıyor. Tesiste ayrıca SPA ve wellness hizmetleri de veriliyor.
Sular temizlendi, her derde deva oldu
Tuzla İçmeler A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Köksal Köse, mineral yapıya sahip tarihi Tuzla İçmeleri sularının yeniden eski değerine kavuşması için uzun yıllardır hem çevre düzenlemesi hem de bilimsel anlamda çalışmalar yürüttüklerinin altını çizdi. 70 bin metrekare alana sahip Tuzla İçmeleri A.Ş.’ye ait araziyi 1990 yılında devraldığında, bölgenin doğa ile kaplı olduğunu vurgulayan Köse, “Bölgenin bizden önceki sahibi Kamil Abduş Bey, vefat edince 16 varisi aralarında anlaşamadığından bu değerli kaynaklar 20 yıl atıl kalmış. Biz aldığımızda şifalı sular dere taşmaları sonucu kirlenmişti. İlk iş olarak drenaj çalışmalarıyla termal kaynakları korumaya aldık. Ardından İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Bölümü’yle ortak çalışmalar yürüttük. Suların içeriği incelendi. Hastalıklar üzerindeki etkisi ölçüldü. Ortopedik sorunların tedavisinden bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine, fibromiyaljiden romatoid artrit’e, felç sonrası erken iyileşmeden sindirim sistemi, böbrek taş ve kumlarından kısırlık tedavisine kadar su altı traksyon havuzlarında tedavi ettiğimiz bel ve boyun fıtığına kadar birçok hastalığın tedavisinde süreci olumlu etkilediği raporlandı” şeklinde konuştu. Türkiye’de 3 bin mineralli su kaynağı bulunduğunu ve bunların 200’ünün işletilebildiğini belirten Köse, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nitelikli durumda sadece iki tesis var. Biri İzmir-Balçova diğeri de Denizli Karaahit’te. 2 bin 104 hektarlık işletme ruhsatına sahip Tuzla İçmeleri’nin en büyük farkı ise hem içilebilir hem de kaplıca özelliği taşıyor olması. Bu tesis ise teşhis aşamasından başlayarak tedavi ve sonrasında takibe uzanan süreci içine alan bir konseptte hizmet veriyor. Yüzyıllardır bu kaynaklar içme kürü ve detoks amaçlı kullanılıyor. Balkanlar’dan birçok kişi tesisimizi ziyaret ediyor.”
Potansiyel 200 milyon dolar
İstanbul Medikal Termal’in fizik-tedavi ve rehabilitasyon destekli bir hidroterapi merkezi konumunda olduğunu vurgulayan Köse, Tuzla İçmeleri’nin çok daha büyük bir yatırım potansiyeli taşıdığını ifade etti. Türk ekonomisine ve doğal zenginliklerine inandığını, bu nedenle bir işadamı olarak tercihini her zaman yatırımdan yana kullandığını söyleyen Köse, Tuzla İçmeleri hakkında 1990’larda yaptığı master planını adım adım hayata geçirdiğine dikkat çekti. Köse, “70 dönümlük bu değerli alanda biri günübirlik turizm diğeri de SPA-Wellness merkezi olmak üzere iki tesis daha kurmayı planladık. Bölgeye bugüne kadar 115 milyon liralık yatırım yaptık. Ancak ortam uygun olsa 33 milyon dolarlık daha yatırım yapabilecek kaynak var. Bölgedeki kaynaklar tam kapasite işletilebilse 200 milyon dolarlık yatırım ve bin kişilik istihdam potansiyeli taşıyor” şeklinde konuştu. Köse, kaplıca tedavisinin doktor reçetesi ile verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
İşletme ruhsatına imzayı ise Atatürk atıyor
Tuzla İçmeleri’nin yaklaşık 5 bin yıldır şifa kaynağı olarak kullanıldığını doğrulayan tarihi belgeler bulunuyor. Daha yakın tarihi anlatan kaynaklar ise 1300’lerde Türkler’in Anadolu’ya gelmesinin ardından Rumeli’ye yapılan seferlerde tesadüfen bölge sularının şifalı olduğunun keşfedildiğini anlatıyor. Önceleri “yunak” daha sonra “içmeler” diye adlandırılan bölgenin sunduğu şifalar, Evliya Çelebi sayesinde uluslararası üne kavuşmuş. Seyahatname’leriyle tanınan Evliya Çelebi 1611’de kaleme aldığı notlarında Tuzla İçmeleri’ni şöyle anlatıyor: “İnsanlar beldelerden akın akın geliyor, çadırlar kuruyorlar. Huşu içinde sulardan içiyorlar. Öyle bir iç organ temizliği yapıyormuş ki insan sanki anasından yeni doğmuş gibi oluyormuş.” Bölgenin ilk tesisatlandırma çalışmaları 1900’lerde başlamış. 1923’te suları Fransızlar’ın işlettiğini, o döneme ait damacana su makbuzlarından görmek mümkün. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1927’de Kamil Abduş Bey, termal kaynakların tüm haklarını alarak iki işadamı ve üç doktor ortaklığında Tuzla İçmeleri ve Havalisi Türk Anonim Şirketi’ni kuruyor. Bölgedeki şifalı suların işletme ruhsatına imzayı ise Mustafa Kemal Atatürk atıyor.